29 Nisan 2024 - Pazartesi

Şu anda buradasınız: / ABD GAZZE’YE “İNSAF LİMANI” MI YAPIYOR?
ABD GAZZE’YE “İNSAF LİMANI” MI YAPIYOR?

ABD GAZZE’YE “İNSAF LİMANI” MI YAPIYOR? Ahmet VAROL

 

Siyonist işgal rejiminin Gazze’deki soykırım savaşını tek başına sürdürmediği artık gayet açıktır. Bunu sadece siyonist işgal rejimiyle birlikte hareket edenlerin ona lojistik, stratejik ve diplomatik destek vermeleri anlamında söylemiyoruz. Bilakis bilfiil cephede savaşmak suretiyle de işgal rejimiyle aynı safta ve sahada yer almaktadırlar. Yani arka planda değil bizzat sahada işgalci siyonistlerle birlikte çarpışmaktadırlar. Bu gerçeği siyonist işgal rejiminin Vaşington Büyükelçiliği önünde kendini yakmak suretiyle mensubu olduğu Amerikan ordusunun Gazze’deki soykırıma iştirakinde suç ortağı olmak istemediğini dile getirerek tepki gösteren Aaron Bushnell isimli askerin tepkisi ve onun kendini yakmadan önce arkadaşlarına yazmış olduğu mesajlar da çok açık bir şekilde gün yüzüne çıkardı. Bushnell, mesleği gereği Amerikan ordusunun istihbaratıyla ilgili bazı bilgilere muttali olduğundan bu ordunun Gazze’de bilfiil savaştığı hakkında da güçlü bilgilere ulaşmıştı.

Buradan yola çıkarak önce şunu dile getirelim ki, “57 İslam ülkesi veya 22 Arap ülkesi neden bir tane İsrail’in hakkından gelemiyor?” sorusu son derece yersiz ve tutarsız bir sorudur. Her şeyden önce Gazze’nin derdiyle dertlenen 57 İslam ülkesi veya 22 Arap ülkesi olmadığı gibi sahada bilfiil savaşan bir tek İslam ya da Arap ülkesi bile mevcut değildir. Orada sahada savaşanlar sadece büyük zorlukları göze alarak Allah yolunda mücadele eden ve sayılarının 10 bin civarında olduğu tahmin edilen mücahitlerden ibarettir. Karşılarında ise çağdaş emperyalizmin başını çeken ABD başta olmak üzere, onun parmak işaretleriyle hareket eden tüm emperyalist güçler ve onların yerli işbirlikçileri savaşıyor. Üstelik zulme direnenler çok zor şartlarda, zulüm üzere ittifak kuranlar ise teknolojinin bütün imkanlarını kullanarak savaşıyorlar. Yani arada büyük bir güç dengesizliği var. Dolayısıyla burada asıl sorulması gereken soru, “Bu kadar mücahit bunca ceberrut zulüm gücüne ve onların en modern silahlarına, bombalarına ve uçaklarına nasıl direnebiliyor?” sorusu olmalıdır. İşte böyle bir sorunun cevabı da ancak en başta Allah’ın yardım ve desteği, sonra da o mücahitlerin sahip oldukları iman ve o imanın kazandırdığı kararlılık gücü olabilir.

Bilindiği üzere, küresel emperyalizm Gazze halkını ve bu halkı savunan direnişi teslim olmaya zorlamak için zulmün ve vahşetin her şeklini sınırsız bir şekilde kullandı. Onların sergiledikleri zulüm ve vahşet uygulamalarının ayrıntılarıyla ilgili haberler sürekli basın yayın organlarında yayınlandığından ve asıl üzerinde durmamız gereken konu farklı olduğundan, bu hususa sadece temasta bulunarak geçelim.

Küresel emperyalizm ve onun bütün imkanlarıyla desteklediği siyonist işgal rejimi Gazze’de uzun süren katliamlarla ve yıkımlarla dize getiremediği ve teslim olmaya zorlayamadığı halkı ve direnişi teslim olmaya zorlamak için bu kez son derece vahşi bir silah olan “aç bırakma” silahını kullanarak baskı ve kısıtlamalarını artırdı. Bunun en önemli sebebinin ise geçmişte bu şekilde direnen halkların birçoğunun böyle aç ve susuz bırakma yöntemleriyle dize getirildiğine dair tarihi kaynaklarda geçen bilgilerin önemsenmesi olduğunu düşünüyoruz.

Ancak işgal rejiminin bu silahı kullanmakla ilgili projelerini ve politikalarını tek başına değil ABD ile birlikte yürüttüğü konusunda herhangi bir şüphemiz yok. Tabii bu proje ve politikanın etkili olması için ABD’nin parmak işaretleriyle hareket eden tüm emperyalist ve işbirlikçi devletler de onlara destek vermişlerdir.

Bunun en açık delillerinden biri kısa adı UNRWA olan BM Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı’nın finansmanlarının kesilmesidir. İşgal rejiminin bu örgütün elemanlarının 7 Ekim’de Hamas’ın askeri kanadının gerçekleştirdiği eyleme destek verdiklerine dair iddialarını bu konudaki kararlarına gerçekçe olarak kullandılar. Oysa o iddialar siyonist işgal rejiminin tek taraflı iddialarıydı ve hukuki olarak ispat edilmiş değildi. Kaldı ki UNRWA da iddialarla ilgili soruşturma başlatıldığını ve itham edilen elemanları açığa aldığını duyurmuştu. Siyonist işgal rejimi yıllardan beri UNRWA aleyhine çalıştığı için onun hasmı olduğundan tek taraflı iddialarının mesnet teşkil etmeyeceğine dair hukuk kuralına, bazı elemanların itham edilmesiyle bir kurumun toptan mahkum edilemeyeceği ilkesine ve UNRWA’nın cezalandırılmasının gerçekte onun hizmet verdiği milyonlarca insanın cezalandırılması anlamına geleceğinin çok açık olmasına rağmen ABD ve işbirlikçileri soruşturmanın sonuçlarını beklemeden bu teşkilata yardımlarını kesme kararları aldılar. Bu konuda başlatılan kampanyaya Kanada’sından Japonya’sına kadar bütün ABD işbirlikçileri destek verdi. Bu kampanyanın asıl amacı ise Gazze’ye yönelik aç bırakma silahının daha tesirli olmasını sağlamaktı.

Aç bırakma projesinin azami düzeyde tesirli olması için siyonist işgal rejimi Gazze’nin orta kesiminden bir askeri koridor açarak bölgeyi ikiye ayırdı. Bu koridor vasıtasıyla bölgenin kuzey ve güney kesiminin irtibatını tamamen kesti. Böyle bir askeri koridor açılması konusunda siyonist işgalcilere akıl verenler de yine ABD’nin gönderdiği askeri strateji uzmanı generallerdi. Bu koridorun açılmasından sonra işgal güçleri kuzey bölgeye insani yardım sokulmasını tamamen engellemeye başladı. Oysa kuzey bölgede hâlâ 700 bin civarında insan yaşıyordu.

İşgal güçleri aynı zamanda aç bırakma projesinin hazırlık aşamasında Gazze’ye yönelik hava saldırılarında gıda depolarını ve su kuyularını özellikle hedef alarak buraların tamamına yakınını imha ettiler. Bu saldırıların da ABD’nin gönderdiği uçaklarla gerçekleştirildiği biliniyor ki bu uçaklardan bazılarının da bizzat ABD’nin gönderdiği pilotlar tarafından kullanıldığı konusunda çok güçlü bilgiler var.  İşgal rejiminin Vaşington Büyükelçiliği önünde kendini yakan asker Bushnell’in arkadaşlarına yazdığı mesajlarda da bu hususa temas edilmişti.

Aç bırakma politikasının bölgede büyük bir açlık krizine sebep olmasının dünyada yaptığı yankılar karşısında bazı Batılı ülkeler ve bu arada ABD ile Ürdün başta olmak üzere bazı Arap ülkeleri bölgeye havadan paraşütlerle yardımlar attılar. Oysa bu yöntemin hiç verimli ve tutarlı bir yöntem olmadığı çok sayıda insani yardım kuruluşu tarafından dile getirildi. Örneğin havadan yardım indirmek amacıyla onlarca paraşütün atıldığı bir operasyonda indirilen yardım miktar ortalama 8-10 ton civarında kalıyor. Bu ise bir tırla gönderilen yardımın yarısına bile tekabül etmiyor. UNRWA yetkililerinin de dile getirdiği üzere Gazze ahalisinin ise günde ortalama 500 tır dolusu insani yardıma ihtiyacı var. Dolayısıyla gerçekten bölgedeki açlık krizinin sonlandırılması ve insanların açlıktan ölmelerinin önüne geçilmesi için bir şey yapılmak isteniyorsa kara yoluyla yardımların girmesinin kolaylaştırılması gerekiyor.

Eğer ki ABD, karadan yardım ulaştırılmasının önündeki engelleri kaldırması için işgal rejimine baskı yapacak olsa buna itiraz etmesi mümkün değildir. Çünkü işgal rejiminin ABD desteği olmadan Gazze’deki savaşı sürdürmesi mümkün değildir. Ancak zaten yukarıda verdiğimiz bilgiler ve burada zikretmediğimiz daha pek çok gerçek aç bırakma projesinin ortak bir proje olduğunu gözler önüne sermektedir.

Havadan yardım indirme uygulamasının çok yetersiz kaldığına dair tartışmalar, bu arada ABD’nin attığı paraşütlerden bazılarının açılmaması sebebiyle paketlerin insanların kafasına düşmesi ve bu yüzden en az 5 kişinin hayatını kaybetmesi, bunun da kasıtlı olabileceğine dair iddialar üzerine ABD Yönetimi yardımların deniz yoluyla ulaştırılması için Gazze sahilinin yakınına geçici askeri liman inşa etme projesine ağırlık verdi.

Her şeyden önce Gazze’de açlık krizinin devam etmesine ve açlıktan ölümlerin başlamış olmasına rağmen ABD’nin işgal rejimine kara yoluyla yardımların ulaştırılmasını kolaylaştırması için baskıyı tercih etmeyerek 60 gün sonra tamamlanacağı tahmin edilen böyle bir liman projesini öne çıkarması kendi içinde birtakım soru işaretleri barındırmaktadır.

Bundan dolayı böyle bir projenin insani yardımdan ziyade Gazze bölgesi üzerindeki kontrol ve gözetimin artırılması amacına yönelik askeri ve stratejik proje olması ihtimali daha yüksektir.

Birinci olarak Gazze’nin kuzeyini ve doğusunu işgal rejimi kendisi kontrol altında tuttuğundan, güneyini de uzaktan kumandalı Sisi yönetimi vasıtasıyla sıkıca kontrol ettiğinden bu bölgedeki direnişe yardımların deniz tarafından ulaştığına dair şüpheleri bulunmaktadır. Bundan dolayı sık sık denizde askeri botlar dolaştırmasına rağmen yine de deniz tarafını kontrolde yetersiz kaldığını düşünüyor. ABD’nin amaçlarından biri deniz tarafını daha sıkı bir kontrol altına almak için altyapıyı oluşturmaktır. Limanın insani yardım amacıyla yapıldığının iddia edilmesine rağmen askeri nitelikli olması bu açıdan düşündürücüdür.

İkinci olarak ABD, Gazze’ye gidecek yardımlar için deniz koridorunun öncelenmesini ve bunun da tamamen kendi denetiminde olmasını sağlamak istiyor. Bununla hem yardımları daha sıkı bir denetimden geçirme imkanının doğacağını hem de gerektiğinde Gazze ahalisinin boğazını sıkmakta kullanılacak bir ipin kendi elinde olacağını hesaplıyor olması mümkündür.

ABD emperyalizmi Somali’yi işgal etmek için bu ülkedeki açlık felaketini gerekçe olarak kullandı. Oysa Somali halkının hayatlarının kurtarılması için askere ve silaha değil gıda maddesine ihtiyaç vardı ve çok daha az bir masrafla bunun başarılması mümkündü. Ama ABD, askerlerini göndererek onların orada aç insanların sırtına postallarıya basarak poz vermelerine imkân tanımak suretiyle dünyaya güç gösterisi yapmayı tercih etti. Irak’ta Saddam zulmünü bahane ederek bu ülkeye demokrasi getireceği iddiasıyla ülkeyi işgal etti ve büyük yıkım ve katliam gerçekleştirdi. Şimdi de Gazze’deki direniş karşısında siyonist işgal rejimini rahatlatmak için yeni sinsi projeler geliştirdiğini görüyoruz. İnsani yardım bahanesiyle Gazze sahiline geçici askeri liman inşa etme projesinin de bunlardan biri olduğunu düşünüyoruz.

 

logo
Bugünün ihyasından yarının inşaasına
Bize Ulaşın

0(216) 612 78 22

0(216) 611 04 64

vuslat@vuslatdergisi.com

Ihlamurkuyu Mah. Alemdağ Cad.
Adalet Sok. No:11 P.K 34772
Ümraniye / İstanbul